Pomak Mitolojisi


Yine Heredot meşhur eserinin Historica’nın IV. Bölüm 51’de “ İstros bir Skyth
 ırmağıdır. Sonra Tyras(Dinyaper ırmağı) gelir, kuzeyden akar. Kaynağını Skythia ie Neuris arasında sınır olan büyük bir gölden alır.”(17) Diyerek İskitya Bölgesini anlatır. Darius’un (muhtemelen M. Ö 514 yılında Skithlere=İskitlere) karşı savaşını anlatırken, diğer Trak kabilelerine nazaran daha çok Getlerle(Got) savaşmışlardır.“Fakat Perslerin çokluğu karşısında anında esir alınmışlardır. Ondan sonra, (Getler) Yunanlılarla karşılaşmışlar ve onların gelişmişliğini örnek alarak Karpat Dağları
 ile Tuna Nehri arasındaki ve Dobruca’daki (Scytia Minor) bölgelerde, medeniyet açısından önemli ilerlemeler kaydettiğinden” (18) bahseder. Dolayısıyla İskitlerin bölgeye gelişi ve bir bölgeye ismini vermiş olmaları ile bilgi sahibi oluruz. İşte bu Getler(Gotlar) bölgede binlerce yıldır kullanılan müzik aleti Gayda’yı bu yıllarda Rodoplarda yaşayan bu halktan almış olmalılardır. Çünkü tarih boyu yaşadıkları
coğrafya’da bu müzik aletini kullanan başka bir halk yoktur. Gaydayı bir de Karadeniz’in güney-doğusunda yaşayan halkların(Lazlar, Gürcüler) kullandığını görüyoruz. O konuda
bilgi sahibi olmak isteyenler Ksenophon”Onbinlerin Dönüşü” adlı kitabında İskender’in Hint Seferine çıkan ordusundaki askerlerin, İskender’in ölümü üzerine geri dönenlerin Çoruh(Harpasos) Nehri civarına kadar çıkarak, oradan Karadeniz boyunu kat ederek Rodoplara dönüşünü okuyabilirler. Burada kendilerine akraba olan Kolkhis(Kolkh’lar) halkı ile tanışır. Üsküp Üniversitesinden Prof. Dr. Yusuf Hamzaoğlu “Balkan Türklüğü”
kitabında Macar topraklarında yaşayan Kolkhislere(Kalkhis) İsmailoğlu(İsmailler)X.XI yy’da bölgenin Müslüman halkı olarak anıldığını kaydeder. İskitlilerin Güneydoğu Karadeniz halklarının kültür ve gelenekleri içinde benzerlikler çoktur. Bu benzerlikleri müzik aleti Gayda(Tulum)da ve oyun şekillerinde ise Laz ve Gürcülerde Karadeniz’in hırçın dalgalarını oyun tempolarında gördüğümüz gibi, Rodoplardaki Pomaklarda ise yüksek dağların ağır temposunu görürüz. Rodopların milli müzik aletlerinden “tulum” bölgenin günümüz de hala kullanılan bir müzik aletidir. Rodopların milli müzik aleti Tulumun Kafkasya’nın belirli bölgeleri yanında Karadeniz’de kullanılmasını nasıl izah edebiliriz? Günümüzde İskoçlarında Tulumu (Gayda) kullandığını biliyoruz. İskoçların ataları Getler veya Gotları Herodot tarihinde o yıllarda Balkanlara kadar savaşmak için geldiğini görüyoruz. Bu yıllarda Rodopların önemli bir merkez olduğunu, Rodoplar halklarının kültürlerinden komşularının etkilendiğini araştırmaya değerdir. Bu halklar arasında antik çağlara dayanan bir kardeşliğin(Kolhis, Kalhis halkı)(19) var olduğunu Ksenophan, Büyük İskender’in ordusundaki “On Binlerin Dönüşünde” bölgeye uğrayan askerlerin müşterek vasıflarında anlatır. Yine binlerce yıl öncesine dayanan destan örneklerindeki müşterek konular bölge halklarının akrabalığı anlatılır.
………………………………
Balkanlardaki Rodop bölgesine gelince, antik çağlarda pek çok mitolojik konunun yaşandığı bölgedir. Ama pek çok Yunanlı ve Avrupalı araştırmacı Yunan hayranlığından kurtulamayarak olay kahramanlarını eski Yunanlı yaptığı gibi, olayların gerçekleştiği yerleri de Yunanistan’da gösterirler. Pomak araştırmacı Angel Vilcel, Tımraş adlı kitabında “Tımraş’ın şimdiki temelleri Lilkovo, Çuren, Brezovitsa ve Osikovo’dan eşit uzaklıkta bulunuyor. Fakat bir dizi veriler, söylemler bizleri karanlık ve uzak tarihin geriye dönük geçmişine götürüyor ve ısrarla köyün eski köklerinin başka
bir yerde olduğunu işaret ediyorlar. Hatırlanılmayan zamanlarda o Vırhovrıh’ın yamaçlarında yatıyormuş, şimdiki temellerinin 15 km. kuzeyinde, Vratsa denilen yerde. Yine eski çağ tarihçileri iyi bilir.”(21) diye bahseder. Bu arada cümleyi biraz açalım. Vratsa=Vratça=Viça eski çağlarda Skith nehrin doğduğu kaynaktır. Bu Vratça suyundan içenler geçmişte ölümsüzlük kazanırmış. Yunan Mitolojisine göre, eski çağlarda
ölümsüzlük kazanması istenen Akhileus(Aşil)annesi Thetis tarafından ölümsüzler nehri
Skthy=Viça nehrinde yıkanarak ölümsüzlük kazanması istenir. O yıllarda “Ölümsüzler Ülkesi” Getailer yine Skith boyu, yani halkı olarak geçer. Thesesis Aşil’in annesi oğlunu topuklarından tutarak Viça nehrindeki suya batırarak ölümsüzlük kazandırmak istemiştir. Yine Rodoplarda yaşayan Getai kavmi mensubu Spartaküs’ün bu topraklardan Roma’ya
gittiği tartışılır. Getailer “Ölümsüzler Ülkesi”nin insanları olarak Herodot tarihinde  anlatılır. Bu konu detaylı araştırılırsa belki de Rodopların mitolojik olayların yaşandığı bir
bölge olduğu ortaya çıkacak, belki de tarihi bir olayın yeniden aydınlatılması
sağlanacaktır. Kemal Gözler, Lofça Pomakları üzerine yaptığı araştırmadan sonra doğduğu köy olan
Biga-Yeniçiftlik köyünün, Lofça civarından göçen Pomaklar üzerine de bir araştırma
yapmıştır. Bu araştırmada, Belaslatina köyünün konumunu anlattıktan sonra, Romanya
sınırına 30 km, Sırp sınırına 82 km. uzaklıkta olduğunu yazar. Devamla ”Belaslatina’nın
kenarından Skıt(Iskıt,İskat) isimli bir çay geçmektedir. Skıt çayı güneyden
İvraça tarafından Balkan dağlarından gelmekte ve kuzeye doğru Tuna nehrine
doğru akmakta, Tuna nehrine çok yaklaştığında, Tuna nehrine akan Sagosta
nehrini Tuna nehrine bağlayan kanala dökülmektedir. Skıt çayı Roma
İmparatorluğu döneminde isim yapmış bir çaydır. Latince adı Scitus’tur. Bu
çayın kıyılarında çok eski zamanlara giden yerleşimler olduğu anlaşılmaktadır.
2004 yılında Skıt çayı kenarında Ohaden isimli köyde kendisine ‘Todarka’ ismi
verilen 8100 yıllık bir kadın iskeleti bulunmuştur. Ohaden, Belaslatina’nın 15
km. kadar güneybatısında yer almaktadır. Skıt çayının suladığı bu bereketli
topraklarda çok eski zamanlardan beri yaşam olduğu anlaşılmaktadır.”(22) Diye
bölgeyi anlatır ve bölge tarihi hakkında bilgi verir.
Yine Heredot’un Historicasının V. cilt 55. bölümünde şöyle bir ifade vardır. Skythia’nın
ünlü ırmakları bunlardır. Diyerek“6. ırmak Hypakktris’tir. Göçebe Skyth’ler
yurdundan geçer ve ağaçlık bölge ile Akhilleus’un(Aşil’in) At Meydanı(A.Vilcel’in
Tımraş’ın kitabında bahsedilen At Meydanı Rodoplar’dadır)denilen yeri sağında
bırakarak Karkinitis* kenti yanında son bulur.” Umarım Rodopların eski çağ
tarihinde ne kadar önemli olduğunu anlatabilmişimdir. Bu konulardan bu kadar detaylı
bahsetmemin nedeni Yunanlı kahraman! Akhilleus’un(23) İskitya bölgesinde yaşadığını
anlatmaktır. İlk Çağı yerleşimleri üzerine araştırmaları olan D.T.C.F öğretim üyelerinden
Ayşe Sina, Karkinitis’in bir İskit kenti olduğunu Heredot gibi, Miletli Hekataios’ta bu kentin
M.Ö V. yüzyılda var olduğunu doğrular.
Angel Vilcel’in Tımraş kitabında, Tımraş ve Pomaklar konularına ilgi duyan birisi olarak
gerçekçi bulurum. Genelde Pomakların Slavlığını konu etmesine rağmen, kendisinin de
Pomak olup Slavlığı benimsemesiyle ilgili bulurum. Buna rağmen kitapta ki çoğu bilgileri
gerçekçi bulurum. Çünkü dedelerimden dinlediğim bazı konuları onun “Tımraş” adlı
kitabında genellikle doğrulandığını gördüm. Vilcel’in her konuya gerçekçi bir yaklaşımı
vardır. Fakat Tımraş halkının kimliği ve kökleri konusundaki yaklaşımını ise Bulgar ulus
tarihçilerinden esinlenerek yazdığını belirtebilirim. Vratsa(Vratça) denilen yer Peruştitsa
arazileriyle sınırdaş dır. Daha da fazlası da Rus ve Bulgar mitoloji kaynaklarında Tımraş
ile Peruştitsa’nın iki birader (Temnyu ve Peryu) tarafından kurulduğu rivayetini anlatılıyor.
Düşüncelerine ve yazdıklarına değer verdiğim bu kişinin görüşlerinden çok şeyler
öğrendiğimi burada açıklamak isterim.(24)
Heredot Historica.IV.-48’de”Skyth’lerin Porata, Yunanlıların Pyretos dedikleri
ırmak, sonra Triarantos, Araros, Naparis, Ordessos. Bu ırmakların birincisi
büyük bir ırmaktır, doğu yönünde akar ve İstros’a dökülür. Bunlar, İstros’u
besleyen ırmakların Skyth’lere ait olanlarıdır; gene İstros’la birleşen Maris
ırmağı, Agathyrs’ler ülkesinden gelir.” Agathyrs’lerde bir İskit kavmidir.
Bazı Bulgar tarihçileri de bu eski Trak efsanelerine dayanarak, Tımraş ismi eski Trak
kabilelerinden Beslerin tanrısı olan Dionysos ve o üç meçhul güzellerden birinin oğlunun
adından bahseder. Güzel kızlar rahibi olan Kaukıl’ın kızlarının, göğüslerinden süt  kendiliğinden akıverirmiş yeni doğan Tımraş’ı emzirmek için(25). Tımraş üç ananın sütünden emerek büyümüş-yetişmiş, ama vahşi ve kaba dağlı – bütün canavarların korkusu, Dionisos’un şarkısından ve sevgi duygusundan yoksun olarak hoyratça büyümüş. Bu anlatılanlar benimde çok ilgimi çekiyor. Çünkü mitolojik konularla ilişki kurarak bölgenin anılması, ataları Rodoplu olan benim de çok ilgimi çekiyor. Bizans, Selçuklular ve Osmanlıların ilk dönemlerinde Tımraş ismine çok az rastlarız. Antik çağlarda ise okuduğunuz gibi sık sık rastlıyoruz. Tımraş’ın bağlı olduğu Plovdiv=Filibe
şehri Büyük İskender’in babası Philip tarafından kurulmuş bir yerleşim olarak bilinir.
Eski çağlarda isminden sık-sık bahsedilen Rodoplarda, bölge kültürüyle ilgili Örfe içinse
bölgede festivaller düzenlenerek sahip çıkılır.  Bölge halkının müziğe olan tutkusunu
Krasimir Martinov’da Orfe ile ilişkisini şu kelimelerle ifade eder. “En çok sevdikleri
efsane de, Orfe’yi anlatan ananelerdir. Kulaktan kulağa, ağızdan-ağıza,
nesilden-nesile taşınan rivayetlere göre, efsanevi müzisyen Orfe, olağanüstü
sesiyle bütün hayvanları büyülüyormuş. Orfe’nin günümüzdeki şekillendirmelerinde, özellikle arfa veya lirle çizildiği görülür. Efsanede, Orfe’nin lirindeki tellerden öyle mucizevi tonlar çıkardığını, vahşi hayvanların bile bu sesten mest olup, ayakları dibine yattığı anlatılır. Orfe, mitolojide şair, müzisyen, şarkıların üstün sesi ve sanatçı dehasının simgesi olarak bilinir. Orfe Efsanesi neredeyse Hz. İsa kadar, yüz yıllar boyu damgasını dünya sanatına vurmuş  bir efsanedir...”

Batı Rodoplarda Lyaskovo köyü folklor topluluğu yönetmeni Hristina Dimitrova “Bizim
köyde herkes şarkı söyler. Okuma evine bağlı koro, değişik etkinliklere katılsa
da, asıl en önem verdiği müzik festivali Smolyan’da yapılan ‘Orfe Günleri’
etkinliğidir.” (26)diye açıklar.

* İskitya bölgesinde bir yerleşim.(Heredot Tarihi, İskitya bölgesinde Hypakris adlı bir ırmak vardır. Bir gölden,
göçebe İskitlerin yurdundan çıkar. Bu ırmak ağaçlık bölge ile Akhilleus(Aşil)’in ‘At Meydanı’ denilen yeri sağında
bırakarak, Karkinitis kenti yanında son bulur.
Kaşif Kapısızov, Batak ve Tımraş Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren 1970-1972
asimilasyon olaylarına kadar yaşanan dönemlerdeki katliamları şiirsel bir anlatımla ifade
eder. Kapısızov yaşadıkları dramatik olaylardan yine de güzellikleri seçerek “orfe” ile
benzerlik kurar. Çünkü Orfe’yi seven doğayı sever, Orfe’yi seven tüm güzellikleri
yaşayarak sever. ” Orfe’den sonra Rodoplar’da çınlayan türkülerin susturulmasını
türlü imalarla sembolize eder. Bu türküleri yeraltında akan küçük çaylarla
kıyaslama yapar. Yazara göre Rodoplar’ın güzelliği, Rodop türkülerinden, ulu
dağların senfonisinden bir kıtacıktır. Hayatı çilelerle dolu olsa da, türküler,
özgür iradesinin bir ışığı” olduğunu onun gibi, Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy anlatır.
Burada yeri gelmişken, bir konuya daha değineceğim. İnsanoğlu her dönemde inanacak,
tapacak bir güç aramış, bulmuştur. Neolitik Çağlardan(M.Ö 8500 yılları) itibaren
insanoğlu önce doğurganlığı dolayısıyla kadını=analarımızı tanrı gibi görerek kadın
figürlerine tapmıştır. Eski Tunç Çağının sonlarından itibaren, Kubaba, Kupapa ve daha
sonraki yılların Kybelesini *(doğurgan kadın=Ana tanrıça) hatta Zeus’un proto tipidir.

Zeus, başka bir isimle İskitlerde de baş tanrıdır. Hititlerden itibaren göreceğimiz Hattuşaş
yakınlarında Yazılıkaya denen yerde Hitit tanrıları panteonu vardır. Yazılıkaya’nın *girişi
Hititler zamanında, bir tapınak binasıyla kapalıdır. Günümüze sadece temelleri kalmıştır.
Kayalarla yapı bir bütün oluşturur. Kayaların arasında iki boşluk, tapınağın salonları
olarak kullanılmıştır. Duvarları tanrı kabartmalarıyla süslüdür. Özellikle her iki salonda
bulunan elleri oraklı, bir birbirinin eşi 12 tanrı Hitit tanrısıdır. Bu yıllardan hemen sonraki
yıllarda Anadolu ve Yunan 12 Olympos* tanrısına inanacaktır. Bununla da kalmayacak
yine Hitit dönemi Tanrılarından Tarhunza’nın Konya Ereğli İvriz deki, küçük bir su
kaynağının güneye bakan kısmında kaya üzerindeki kabartmasında, bir elinde üzüm
salkımı diğer elinde de başak demeti vardır. Tarhunza elindeki bu üzüm ve buğday
demetini 700 yıl sonra İsa’ya kaptıracak ve Hıristiyanlığın ekmek ve şarap ritüelinin esin
kaynağı olacaktır.
Yine Miladi yıllarda ortaya çıkacak Hıristiyanlıkta 12 havarinin* bu dinin yayılmasındaki
çalışmalarını hepimiz biliriz.
Bununla da kalmayacak yine Hitit dönemi Tanrılarından Tarhunza’nın Konya Ereğli İvriz
deki, küçük bir su kaynağının güneye bakan kısmında kaya üzerindeki kabartmasında, bir
elinde üzüm salkımı diğer elinde de başak demeti vardır. Tarhunza elindeki bu üzüm ve
buğday demetini 700 yıl sonra İsa’ya kaptıracak ve Hıristiyanlığın ekmek ve şarap
ritüelinin esin kaynağı olacaktır. Yine Miladi yıllarda ortaya çıkacak Hıristiyanlıkta 12
havarinin* bu dinin yayılmasındaki çalışmalarını hepimiz biliriz.
* "Anadolu'nun en büyük tanrıçası" olarak da tanımlanabilecek Kybele, Kubaba olarak adlandırılır.(Kültepe
tabletleri) Hitit kaynaklarında Hepat, Frig’te Kybele, daha sonraki yıllarda ise Kybele olarak geçer*Yazılıkaya,
Hitit başkenti Hattuşaş (Boğazköy) antik yerleşkesinin 2 km kuzeydoğusunda yer alır, doğal kayalar arasına
yapılmış Hitit açık hava tapınağıdır. Kayalar arasındaki iki açıklık Çorum ili sınırları içindedir. Hitit döneminden
kalan en önemli anıtsal eserlerden biridir. 12 Hitit tanrısı bu tanrılar Panteonunda yer alır.
* Alevi inanışına göre, on iki İmam, Aleviliğin temel yapı taşlarındadır. On iki İmamın isimleri: 1. Hz.Ali, 2.
İmam Hasan, 3. İmam Hüseyin, 4. Zeynel Abidin, 5. Muhammed Bakır, 6. Cafer Sadık, 7. Musai Kazım, 8. Ali
Rıza, 9. Muhammed Taki, 10. Ali Naki, 11. Hasan Askeri, 12. Muhammed Mehdi
* Zeus, Hera, Poseydon, Demeter, Athena, Apollo, Artemis, Aris, Afrodit, Hephaistos (İfestos), Hermes ve
Dionisus 12 Olimpos tanrısıdır. 12 Yunan Tanrısı efsanevi Olimpos Dağında yaşamışlardır.
* İsanın 12 Havarisi sırasıyla;1-) Petrus ( Simun ): (Yunanca: Πέτρος, Petros), 2-) Andreas : ( Yunanca: Ανδρέας,
Andreas), 3-)Büyük Yakup: (Yunanca: Ιάκωβος, Yakovos), 4-) Yuhanna : (Yunanca: Ιωάννης, Yoannis), 5-
) Filipus : (Yunanca: Φίλιππος, Filipos), 6-) Bartalmay : (Yunanca: Βαρθολομαίος, Vartolomeos), 7-) Tomas :
(Yunanca: Θωμάς, Tomas), 8-)Matta: (Yunanca: Ματθαίος, Matheos), 9-)Küçük Yakup: (Yunanca:Ιάκωβος ο
Μικρός, Yakovos o Mikros), 10-) Yehuda ( Taday ): (Yunanca: Ιούδας, Yudas), 11-)Simun (Yurtsever): (Yunanca:
Σίμων ο Κανανίτης, Simon o Kananitis), 12-) Yehuda : (Yunanca: Ιούδας Ισκαριώτης, Yudas İskariotis),
Hıristiyanlığın ortaya çıkmasından 571 yıl sonra dünyaya gelen Hz. Muhammed’e ilk vahiy
40 yıl sonra gelmiştir. İslamiyetin yayılmaya başladığı yıllarda Hz. Muhammed’in damadı
Hz Ali’ye inananların Mezhebi olan Alevilikte de 12 İmam vardır. İlginçtir Hititlerle
başlayan12 Tanrı ritüeli, Hıristiyanlıkta 12 havari ve Alevilikte de 12 İmamla inançlarını
yayacaklardır. Bundan daha güzel bir esinleme olabilir mi?
Tek tanrılı dinlerin evriminde, öyle ortak noktalarda birleşmeler vardır ki; insanın inanası
gelmez. Bunlardan bir tanesini Anadolulu Ozan Hüseyin Ferhad’dan öğrenelim. Arap,
Ermeni ve Türkmenlerin yüzyıllardır Amik Ovasında bir arada yaşadıkları bilinir. Kısas-ı
Enbiya’daki Hz. Ali’ye ilişkin söz konusu bilgileri yineleyen bir ihtiyar Sünni, bakın neler
anlatır. “-Tanrının aslanım- dediği bu yiğit insana kılıç vursan kesmez, ok atsan
delmez, kargı savursan geçmez idi. Bedeni bir deri bir kemik idi, ancak,
namazda secdeye vardığı zaman sağ ayağının topuğunda bir parça et oluşur idi.
O da belli belirsiz. Bilirsiniz, namaz kılabilmek için bir zorunluluktu bu.(…) İbn-i
Mülcem, camide birlikte namaz kılarlarken cebinden çıkardığı ağulu bir hançerle

Hz. Ali’yi topuğundan yaralar.” Sonuç bildiğiniz gibidir mübarek adam yüzyıllar önceki
Homeros’un İlyada Destanını mı okudun? Aşil tendonu olayına bu kadar benzerlik nasıl
olabilir?
Tarihi Mezopotamya’da Sümer, Asur, İran’da Pers, Kuzey Afrika’da Mısır, Avrupa’da
(İtalya) Etrüsk ve Roma, Anadolu’da Hitit, Urartu, Frig ile tanıdık. Daha sonraki yıllarda
ise Ion, Bitinya(Bıthynıa), Likya, Karya, Iasura, Kapadokya, Pontus vd. gibi
uygarlıklardan öğrendik. Son yapılan araştırmalar ve eski çağ tarihçilerinin eserlerinin
çevirilerini okuyunca gördük ki, İskitler ve Kimmerler konusu Balkan tarihi içinde(o
bölgelerde yaşayan halkların atalarının farklı kavimlerden geldiğini aydınlatıyordu.)işte bu
konu benim özel ilgi alanım olmuştur. Yıllardır üzerinde durduğum, 1974 Knidos kazıları
esnasında, kazı yerini ziyaret eden Yunanlı bir Profesör Pomakların kökleri konusunda o
güne kadar duymadığım bilgileri vermişti. Bu konunun özellikle XVIII. yüzyıldan sonra
çok çarpıtıldığını birçok kaynakta okudum. Bu nedenle derin bir şekilde araştırılmasını
isterim. Pomak olmam dolayısıyla yıllardır atalarımın izlerini, köklerini araştırıyorum.
Bulgarların “Bulgarı Muhammedi”, Yunalıların “Grek Müslümanı” Makedonların ise
“Makedon Müslümanı” dediği, her tutanın elinde kalan bu topluma bazı
araştırmacılarda günümüzde İranlı yakıştırması da yapmaya başlamıştır. Bu nedenle bu
konuyu aydınlatmak için 1974 yılından bu yana araştırmalar yapmaktayım. Bu
araştırmalar sonunda ortaya attığım Pomakların İskit bağlantısını arzu edenler Herodot
tarihine bakarak görebilirler. Yunanlıların yıllar önce Agaryan dediği (27)halkın İskitlilerin
Balkanların Avrupa kısmında yaşayanlara tarih boyunca verilen bir isim olduğunu,
Rodoplarda ve güneyinde hala Pomaklara Agaryan, Agrian, Aharyan, Ahriyan, Agren,
Ahren ve Aren denildiğini araştırmamı okudukları süreç içinde göreceklerdir. Devamlı
değindiğim gibi, Agrian=Agaryan kelimesinden dolayı bu halkın Yunanlı olduğu tezi
saçmadır. (Kaynak olarak vereceğim bilgiler o kadar çoktur ki, sadece en eski kaynak
Heredot, Hıstorıca, V. Cilt bölüm 16. ve yazamadığım daha pek çok kaynak yanında en
son okuduğum Aşkın Koyuncu, Pomakların çok eski yıllarda olduğu gibi günümüzde de
bazı bölgelerde Agaryan olarak anıldığını kaydeder.(28) Büyük İskender’in ordusunda
askerlik yapmış olmalarından dolayı Pomaklar Yunanlı yapılacaksa, pek çok arkeolog ve
tarihçi Büyük İskender’i Yunanlı değil, Makedonyalı İskender olarak tanımlar.
Okuduğumuz gibi Balkanlarda yaşayan kavimlerin geçmişleri, tarihi kayıtlara göre budur.
Bu konu üzerinde araştırması  olan uzmanların bir kısmı da bu fikir üzerinde birleşir. Bazı 
araştırmacılarda yazımızın başında Rus Çarı I. Petro’nun bu ırkların köklerini çarpıtmak
için açtığı çığırda olduğu gibi Pomakların, Slav asıllı olduğunu günümüzde dahi ortaya
atmaya devam ederler.
Ercan Cokbankir