BALKAN GÖÇMENLERİ BU ÜLKENİN ASLİ UNSURUDUR, SURİYELİLERLE BİR TUTULAMAZ!


Adliyede görevli bir kamu görevlisinin paylaşımı sonrası gördüm ki; bazı yandaş basın ve siyasilerin; Suriyelilere eleştiride bulunan önemli siyasi aktörler ile basın mensuplarına yönelik "Göçmenleri İstemeyen Zihniyet Göçmen Çıktı" haberinin ardından balkan göçmenlerine birçok hakarete varan paylaşım ve yorumlar yapıldı. Bu eleştirilerde bulunanların, Balkan göçmenleri ile şimdiki Suriyeli göçmenleri nasıl aynı kefede değerlendirdiklerini anlamak mümkün değildir. Bunu yapabilmek için ya cahil olmak, ya da bir çıkar uğruna aklını ve vicdanını kiraya vermek demektir. İsterseniz kısaca Balkan ve şimdi ki Suriyeli göçmenleri karşılaştıralım;

           *Balkan göçmenleri: Savaştan kaçarak vatanlarına ihanet etmemişlerdir. Yenilmiş bir devletin terk etmek zorunda kaldığı topraklarda yaşayan vatandaşlarıdır. Canlarını, çocuklarını, kültürlerini, inançlarını yaşatmak ve yaşamak için yeni filizlenen Cumhuriyete nefer olmak adına Anadolu topraklarına gelmişlerdir. Balkanlarda, Çanakkale’de, Sakarya’da, Erzurum’da, Kıbrıs’ta; halen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Irak’ta ve Suriye’de bu ülkenin bekası için can vermiş ve vermeye devam etmektedirler.
 
           *Suriyeli Göçmenler:  Suriye’ye musallat olan emperyalizmin savaş açtığı kendi vatan topraklarını, devletlerine ihanet ederek terk etmişlerdir. Dedeleri de zamanında Osmanlı’yı sırtından vurmuş, birçok Mehmetçiğin şehit olmasına sebep olmuşlardı. O zamanda, bu zamanda emperyalizmin maşası olmuşlardır. Kendi vatanlarını savunacak; vatan, millet, devlet bilince ve sevgileri yoktur. Bizim Mehmetçiğimiz Suriye’de onların vatanı için kan döküp, can verirken; onların, eli silah tutabilecek insanları burada zevk, sefa içinde yaşam sürmekte ve kadınlarımızı ahlaksızlık bir şekilde taciz etmektedirler.
 
 
              **Balkan Göçmenleri: Anadolu’ya gediklerinde bütün mallarını ve mülklerini geldikleri yerde bırakmışlardı, geri dönmeleri mümkün değildi. Anadolu’nun kalkınmasına, üretimine katkıda bulundular. Vergi verdiler, yatırım yaptılar. Kimseye yük olmadılar. Bilim ve Kültürüne destek verdiler. Bu toprakları vatan bilip, bayrağı altında yaşamaktan mutluluk duyup huzur buldular.
 
               **Suriyeli Göçmenler: Devletin ve uluslararası camianın yardımları ile açılan kampları aştılar ve ülkenin dört biryanına dağılarak bu ülkeye yük oldular. Valilik, kaymakamlık, Belediye, Vakıflar gibi birçok yerden, çalışmadan maddi yardım aldılar. Hastanelerden sorgusuz sualsiz sağlık hizmeti ve ilaç aldılar. Birçok kamu hizmetinden karşılıksız ve sıra beklemeden hizmet aldılar. İstedikleri zaman ülkelerine döndüler, aylarca gelmediler. Bedava gelir ve yaşam için tekrar ülkemize geri döndüler.
 
               ***Balkan Göçmenleri: Yaşam ve kültür biçimleri Anadolu insanından farklı değildi, yerleştikleri topraklarda yaşayan insanlarla çok çabuk kaynaştılar. Dost, akraba ve  kardeş olup kader birliği yaptılar. Bilim, kültür ve sanat alanında birlikte ilerlediler. Toplumsal ahlak ve değerleri birlikte özümsediler. Hırsızlık, ahlaksızlık, sübyancılık, tecavüz olaylarıyla anılmadılar.
 
               ***Suriyeli Göçmenler: Yaşam ve kültürleri milletimizle kesinlikle bağdaşmamaktadır. Taciz, tecavüz, saldırı, hırsızlık, gasp gibi birçok olayla doğrudan ilişkililerdir. Toplumsal ahlakımızda bir çöküşe neden oldular.
 
               Türkiye’de yaşanan ekonomik krizle; yaşam kalitesi, insanların alım gücü düşmüştür. Birçok yatırım durmuş, fabrikalar kapanmış ve kapanmaya devam etmektedir. İşsiz sayısı 7 milyonu bulmuştur. İşçi, memur, emekli, çiftçi devletten destek beklerken, Suriyelilere yapılan harcama 37 milyar doları bulmuştur. Bu parada tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Tabi ki komşumuzda savaş vardır, yaşanan insanlık dramına sessiz kalınamaz. Savaştan etkilenen kadın, çocuk ve yaşlılara kucak açalım, Uygun yerlerde kamplar oluşturalım, onlara bakalım. Ama kendi vatan toprakları için bedel ödemeyen insanları kendi vatanımızda ayrıcalıklı bir konumda görmek istemiyoruz. Nasıl ki Anadolu topraklarındaki insanlar ve Balkan göçmenleri bu vatan için büyük bedeller ödemiştir. Onlarda kendi vatanları için bedel ödemeleri ve emperyalizme karşı mücadele etmeleri gerekmektedir.
 
Haksız eleştirilerle toplumsal kopuşa ve ayrışmaya neden olan satılık basına ve onlara bu özgüveni veren siyasilere artık bir şey söylemeye gerek görmüyorum. Çünkü onlar tabi oldukları gücün emirleriyle hareket etmekte, kin ve nefretten beslenmektedirler. Bu paylaşıma konu olan kamu görevlisinin hangi anlayışla bu paylaşımı yaptığını anlamaya çalışıyorum. Gerçi yapılan yorumlar sonrası paylaşımını silmiş bulunmaktadır. Profilinde kayıtlı bulunan birçok arkadaşının ve hatta arkadaş listesinde bulunan Bey-Der. Derneği üyelerinin yarısında çoğunun, balkan göçmeni olduğu, birçoğu ile de samimi bir arkadaşlığı olduğunu düşünüyorum. Peki, söyler misin beyefendi;  yaptığınız paylaşım sonrası, o insanların yüzüne nasıl bakacaksınız? Kamuda bir makam koltuğunda oturuyorsun ve o koltuğun arkasındaki duvarda asılı Mustafa Kemal Atatürk’ün portresine bir bakar mısınız? O büyük insanın da bir balkan göçmeni olduğunu bilmiyor musunuz? Belki de akraba olduğun kişilerin arasında bile balkan göçmeni vardır.
 
 
 Değerli hemşerilerim;  bazı basın mensupları, siyasiler kendi çakar ve gelecekleri için insanları farklı bilgilendirmeler, açıklamalar ve haksız karamalar yapabilirler. Bu paylaşımlara bakarak, ileri sürülenlerin doğrulunu sorgulamadan kimseyi yargılamak doğru değildir. Ayrımcılık ve ayrıştırmak kimsenin yararına değildir. Bu toplumun özünün bir parçası olan Balkan göçmenlerini; kendi vatanına, milletine ve özüne hayrı olmayan, embesil bir yapıya sahip Suriyelilerle karşılaştırmak doğru değildir.
 
Saygılarımla,
 
Adem Ünal, 01.05.2019