HERKESİN TARİHÇİ KESİLDİĞİ BİR ORTAMDA BENDE BİRŞEYLER YAZMAK İSTEDİM: BALKAN VE ANADOLU TARİHİNDE BİLGİ SAHİBİ OLMAK İSTEYENLERE SUNARIM.


M. Ö. VIII. yüzyılın sonunda Kuzey Karadeniz sahilindeki yurtlarından sürülüp, Anadolu'ya giren bu göçebe Kimmerler, İskitlerin baskısıyla bölgeye yerleşirler. M.Ö. VIII. ve VII. yüzyıllarda Orta Asya’dan güney Rusya’ya göç ederek M.Ö. VI. yüzyılda Tuna-Volga ırmakları arasındaki geniş bölgede devlet kuran bir göçebe kavimdir. Bu kavme Persler, Saka ve Yunanlılar, İskit adını vermişlerdir. Bölgenin Kırım yöresinde yaşayan Kimmerler ise M. Ö. IV ve III. yüzyıllara kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bölgeye Kırım isminin bu dönemde verildiği bazı tarihçilerce iddia edilir. Asurluların Gimirai dediği ve Tevrat’da da Gimiraya, Antik Grek kaynaklarında Kymmerio olarak geçen Kimmerlerin kökenleri hakkında çok detaylı bilgi olmamakla birlikte, Hint-Avrupa kökenli bir kavim olduğu ve İrani bir dil ya da Trakça konuştuğuna Prof.Dr Taner Tarhan belirtir.
İşte burada dikkatle konuyu irdelememiz gerekir. Bazı araştırmacılar Trakların atalarının bu Kimmer kavmine dayandığını iddia ederler. Balkanlar ve Anadolu’da Frigler olarak karşımıza çıkacak olan Traklar akrabaları olan Kimmerlerle Anadolu’da buluşurlar. Bu iki kavim Kimmer ve İskit kavimleri var oldukları tarihlerde aynı bölgelerde yaşamıştır. Bazı tarihçilerce de ifade edildiği gibi akraba kavimlerdir. Yukarda da değindiğimiz gibi Herodot’ta Historica eserinde bunu açıkça belirtir. Balkanlarda, Kafkasya, Kırım ve Tuna boylarında o yıllarda onlara rastlarız.
Prof.Dr.Taner Tarhan, Kimmerler ve İskitler hakkında yazdığı bir makalesine şöyle bir girişle başlıyor. Kimmerler ve İskitler Eskiçağ'daki "Türk Kültür Tarihi"nin, daha genel bir deyişle de "Millî Tarihimiz"in ilk temsilcileridir. Büyük tarihçi Prokopius, Kimmerleri doğrudan Bulgarlar’ın atası olarak gösterir. Iran-Hazar efsanelerinde de Bulgarların atası olarak “Kimarî”den (Kimmer) bahseder. “Mücmel el-tavarih” adlı eserde Yafes’in yedinci oğlu (J. G. Macqueen, Hititler ve Hitit çağında Anadolu,çev. Esra Davutoğlu), Ankara, 2001,s. 173-6)
Kemari”nin (Kimmer) Bulgarların atası olduğu yazılıdır. Macar mitolojisinde, “Vaktiyle Kimmer kralının Kutrigur ve Utrigur adlı iki oğlu varmış” şeklinde Kimmerlerin Kutrigur ve Utrigurların (Bulgarların) ataları olduğu ifade edilmektedir. Bulgar devletinin kurucu sülalesi Dulo=Dolo Avar Hakanı İrnek’tir. İrnek büyük Hun İmparatoru Atila’nın oğludur. Yine Tarhan Bulgarların atalarını sırasıyla “Nuh-Yafes-Kimmer-Togarma” şeklinde göstermişlerdir. Kimmer’ in oğlu Togarma ise bütün Türklerin atası sayıldığını ifade etmektedir. Akadca İşquzai adında da -quz-,-quzai- o dönemki "Oğuz” adının arkaik söyleyişinin, çivi yazısındaki şekli olduğu şüphesizdir. Tarihi bir gerçek olarak da şunu vurgulamak istiyoruz: "İskit”/"Saka” adları "Türk” adı ile eşdeğerdedir. İskitler, Eskiçağ’da "politik güç” olarak tarih sahnesinden çekildikleri halde, Orta Çağ’da, mesela Bizans kaynakları, İslamiyet’i henüz kabul etmemiş olan Türk toplumlarından, Türk boylarından "İskit” adıyla söz etmektedirler. İslamiyet’i kabul edenler ise kendi adlarıyla anılırlar. Halbuki, Üsküp Üniversitesi Profesörlerinden Yusuf Hamzaoğlu, “Balkan Türklüğü” adlı kitabında X ve XI yüzyılda Macar Banlarının yayınladığı fermanlarda “Sünnetli İskitlilerin güneye sürülmesinden” bahseder. Bu ayrım bizce, çok anlamlıdır, M.Ö 1200-yıllarından sonra bölgeye göçen İskitlilerin üzerine Hun, Avar, Hazar, Peçenek ve Kuman Türk boylarının göçmesine rağmen bölge halkının hala İskitli olarak anılması çok önemlidir. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Daha sonra da, meselâ 17. ve 18. yüzyılın ünlü Boğdan voyvodası Dimitri Kantemir’in kaleme aldığı Osmanlı Tarihi’nde Kırım Tatarları ile İskitler’in aynı kavmin insanları olduğu hakkındaki görüşleri dikkatten kaçmamalıdır.
Kimmerlerin Karadeniz Bölgesindeki varlığını gösteren arkeolojik buluntular da mevcuttur. Ünye'de bulunan gümüş bir kap arkeolog Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal (Akurgal 1969: 224vd. P1. 67) tarafından M. Ö. VI. yüzyılın sonuna tarihlendirilmekte ve Kimmer sanatının son eserlerinden biri olarak nitelendirilmektedir. Anadolu da bazı yer adları Kimmerlerden kalmıştır. Tarih sahnesinden çekildikleri halde yüzyıllarca devam etmiş ve kullanılmıştır. Trabzon’daki Kimmerius Dağı (Ağarmış Dağı) Batı Anadoludaki Bosphornos Kimmerius (Kimmer Boğazı) Kimmeris ,Kimmerikum, Kimmerike vs. ) gibi. Halen kullanılan Kırım adının da Kimmer adından türediği bir gerçektir. Bunun yanı sıra kaynaklarda Kapadokya bölgesinin Gomer veya Gamir adı ile anılması Kimmerler’in bu bölgede ne ölçüde etkili oldukları Prof.Dr. Taner Tarhan tarafından ifade edilir. Yine burada adı geçen Bosphornos ismi Herodot tarihinde bir İskit boyu olarak geçer. İstanbul boğazının doğusunda yaşayan bir İskit boyunun adıdır. M.Ö. IX. yüzyılda İskitler'in baskısıyla yerlerinden uzaklaştırılan bir Kimmer kolu, daha sonraki yıllarda Güney Karadeniz kıyılarına yerleşmişlerdir. Kimmerler Proto-Türkler olarak tanımladığımız Ural - Altay kökenli bozkır göçebelerinin Batı kolunu oluştururlar. M.Ö. II. Bin yılın başlarından M.Ö. VIII. yüzyıla kadar -merkez Kırım olmak üzere- Karadeniz'in Kuzey'inde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışlardır. (Tarhan - "Eskiçağ'da Kimmerler Problemi", s. 355.)
Bu yıllarda Balkanlarda ve Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan halklar çok önemlidir. XIX. yüzyıldan itibaren bölgede yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalarda Doğuda Orta Asya’dan batıda ise Tuna Havzası’na, Macaristan ovalarına kadar uzanan, doğu-batı yönünde yedi bin kilometreyi aşan geniş bir coğrafi alan, genelde İskitler olarak tanımlanan göçebe ulusların yayılma bölgeleri olarak tanımlanır. M.Ö. VIII ve M.Ö. VII. yüzyıllardan itibaren de kısmen Ön Asya’yı, hemen hemen de bütün Anadolu’yu içine alan coğrafyayı kapsar. Balkanlarda yine Rusya, Ukrayna, Orta Avrupa dediğimiz Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya bölgeleri Kimmerlerin yurdu olmuştur. Yine bu yıllardan hemen sonra İskitlilerin de vatanı olarak çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.
Kısaca bu kavimlerin kültürlerinden de bahsederek bende bu doğrultuda ki iddiamı kanıtlamak isterim. Kurgan dediğimiz korugandan türeyen bu mezar tipleri Anadolu’ya M.Ö XII. yüzyıllarda Trakya üzerinden göçerek o yıllarda Trak kavmi Frigler=Briglerin yaşadığı ve merkezleri olan Gordion çevresinde ve daha sonraları Anadolu’nun her yöresinde gördüğümüz Kurgan=Tümülüs(Yığma Mezar) tekniği, işte bu Kimmerler ve İskitlerden kalmadır. Yunanistan, Balkan ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde görülen bu mezarlar yine bu uygarlıklardan miras kalmıştır. Değindiğimiz gibi, Frig, Lidya, İyon, Likya, Pafloganya, Pontus ve Güney Anadolu uygarlıkları döneminde de bu mezarlar(Tümülüs) kullanılmıştır. Aslında burada değinmek istediğim konu Kimmer uygarlığı olarak bu bölgelere yerleşen bu kavmin Balkanlarda kalan boyuna Traklar olarak adlandıran araştırmacılar vardır. Bu sebepten Traklar denmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bu mezar tekniği bahsettiğimiz yıllarda Orta Asya ve Rusya steplerinden bu bölgelere gelmiş olmalıdır. Bu bölgelerde yaşayan Kavimler de Kimmer ve İskit geleneği olarak gelmiştir. Balkanlarda görülen bu Kurgan=Tümülüslerin Balkan ve Anadolu topraklarında yaşayan eski kavimlerle ilgisi olamayacağına göre, bu mezarlara sahip çıkan eski Yunan uygarlıklarına aittir tezi burada her şeyi olduğu gibi Yunan uygarlığına ilişkilendirme hurafesinden ileriye gidemez. Trak ismi bu bölgelerde ancak Kimmerlerin bölgeye göçlerinden sonra duyulmaya başlar. Yine onların M.S VI. yüzyılda tarihten silinmesiyle de Slavlık bu bölgelerde başlar. Orta Asya’dan başlayan göçlerle Kimmerleri takip eden İskitler ise Türk soylu kavimlerin atası olarak anılırlar. İskitlileri yine Eskanezlerle (Yahudiler) atalarıyla ilgilendirenlerde vardır. Bu düşünce bazı araştırmacılarca doğrulanır. Bir Türk boyu olan Hazarların Eskanezliği(Yalçın Küçük, Şeytanca, Yazarlar Cahit Kayra ve Şlomo Sand, Arthur Koestler, Hazar Türk İmparatorluğu) Avrupa’ya taşıyan bir Türk boyudur. Bu konu üzerinde çalışmaları olan Hacettepe Üniversitesi tarih bölümü Profesörlerinden Taner Tarhan bu düşünceyi savunur. Kimmer ve İskitli kültürü üzerinde yapılan araştırma ve mezar teknikleri bu kavimlerin Anadolu, Balkanlar ve Yunan yarımadasında Tümülüs adı verilecek yığma mezarların ilk örnekleridir.
Bu kültürün en önemli özelliği yığma mezar tepeleri yani Tümülüsler batı kaynaklarında ve daha sonraki literatürlerde, -bölgelere göre- bazı farklılıklar gösteren bu tip mezar kültürü, ister Ural-Altay Türk kökenliler olsun, ister Hint-Avrupa kökenliler olsun özellikleriyle aynı kültürün devamı olduğu fikrini doğrular. Görüleceği gibi Kimmer ve İskit kültürleri birbirini tamamlayan özellikler taşır. Bu mezarlar Bozkır göçebelerinin tipik mezarlarıdır. Kelime anlamı "Kurgan” öz Türkçe olup, "korugan”dan gelmektedir. Ölüleri koruyan özellikleri nedeniyle bu ad verilmiş olmalıdır. En görkemli İskit kurgan grupları, M.Ö. VIII. ve M.S. I. yüzyıllar arasında Kuban, Taman, Kırım, Dinyeper, Don, Kiev, Poltava, Volga, Ural, Altay, Kuzey Moğolistan ve batıda da genellikle Anadolu, Yunanistan, Makedonya, Macaristan ve Romanya’da kümelenmişlerdir. Anadolu da Frig, Lidya, İyonya, Likya, Karya, Bithinya, Pafloganya, Pontus’ta olduğu gibi, Kimmer, İskit ve Trak tümülüslerinin tipik örnekleridir.
Arkeolog Dr. Jeannine Davis Kimball savaşçı Amazon kadınlarının nerede olduğunu ve nereden geldiklerini araştırmak için yola koyulur, Yunan mitolojisinde efsaneler yaratan savaşçı kadınların Karadeniz’in kuzeyinden geldikleri, göçebe oldukları, karşılaştıkları erkek egemen toplumlar karşısında hayrete düştükleri, özgürlüklerine bağlı olduğu ve kız çocuklarını erkeklerle savaşmak için yetiştirdikleri birçok yerde anlatılmaktadır. Bu nedenle Dr. Kimball, Arkeolojik kazılarına efsanelere kulak vererek Karadeniz’in kuzeyindeki Rusya steplerinde başlatmaya karar verir...
Onlarca eski kurganda kazı yapan Dr. Kimball tahmin ettiği gibi aradığını Karadeniz kuzeyinde bulmuş, kazılarda çıkan eşyaların ve desenlerin bugünkü Altaylı göçebelerle olan benzerliğine dikkat çekmiş ve araştırmalarını daha doğuda Altay dağlarının eteklerinde yapma kararı almıştır. Bugünkü Kazakistan ve Moğolistan sınırları içindeki kurganlarda yaşayan savaşçı kadınlar amazonların orta Asya kökenli olduklarını tüm dünyaya ispat etmiştir.
İslam mimarisiyle ilgilenenlerinin ifade ettiği gibi, Türklerin, İslamiyeti kabul etmelerinden sonra da kurgan geleneklerini devam ettirmiş olmalarıdır. İster Orta Asya’da, ama özellikle de Anadolu’daki Osmanlı öncesi Türk sanatının en zarif mezar anıtları olan Kümbetler, bütünüyle geleneksel çadır mimarlığının -sırlı tuğla ya da taşla- inşa edilmiş eşsiz örnekleridir. Eski Türklerin evlerini de değişiklikler oldu. Kurenler, yerlerini, sıcak ve rahat olan ağaçtan yapılmış izbelere bıraktılar (Türkçe “ısı bina” – “sıcak yer”den “izba”dır. Yine Rodop Dağlarında ve bazı Pomak yerleşimlerinde yerleşim ismi olarak geçer. Kuytu, sıcak yer anlamına gelir. ). İzbelerin içine kerpiçten ocaklar yaptılar. Kerpiçten ocağı, bugün nedense “Rus’un/Rus îcâdı” görüyorlar. Aslında eski Pomak ustaların yaptıkları evlerde özellikle ısınmak ve yemek pişirmek için kerpiçten ocak yapılırdı. Kerpiç’in, Türklerin en başta gelen inşaat malzemesi olduğu unutuldu. (“Kerpiç”, Türkçe “ocakta/peçte pişmiş kil” demek.)
Prof. Dr. Taner Tarhan, Kimmerlerin yayılım alanlarını, Proto-Türkler olarak tanımladığımız Ural-Altay “Ahşap Mezar Yapıları” kökenli bozkır göçebelerinin batı kolunu oluşturduğunu kaydeder. M.Ö. II. bin başlarından M.Ö. VIII. yüzyıla kadar -merkez Kırım olmak üzere- Karadeniz’in kuzeyinde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışlardır. Bu devrenin başlarında “doğudan batıya doğru” Kafkasların kuzeyindeki bozkırlarda Donetz havzasına yayılmaları, özellikle Ukrayna bozkırlarında yaşayan Hint-Avrupa kökenli toplumların hareketlenmelerine neden olur. M.Ö. II. bin yılın başlarında Akaların Yunanistan’a inmeleri, kuzeydeki Avrupa bozkırlarındaki bu hareketlerin bir uzantısıdır. M.Ö. XIII.-VIII. yüzyıllar arasında da Kafkasya ve Dinyeper havzasındaki bölgelere yayılırlar. Bu dönemde özellikle Volga boylarından gelen ile tanımlanan Srubna kültürü Pre-İskit/Kimmer organik bağlarının arkeolojik kanıtlarıdır. Çünkü daha sonraki yüzyıllarda da Kimmer ve İskit eserlerinin ayrılmazlığı bilim adamlarınca daima konu edilmiştir. Kimmer boylarının M.Ö XIII. yüzyılda batıya doğru yayılmaları - aynen M.Ö. II. bin yılın başlarında olduğu gibi- Hint-Avrupa kökenli toplumların yeniden hareketlenmelerine neden olur: M.Ö. 1200 dolaylarında Dorlar Yunanistan’a, Trak kökenli diğer toplumlarla birlikte Frigler Anadolu’ya göç ettiğini belirtir. (Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Sulımırski 1959,45 vdd, Rolle 1977,301 vdd.)
Herodot ve Strabon gibi -İskitleri ayrıntılarıyla anlatan- eski çağ yazarları, Kimmerleri güney Rusya’nın ilk sakinleri olarak tanımlamaktadırlar. Antik çağda Kerç Boğazı, “Bosporus Kimmerius (Kimmer Boğazı)” adını taşımakta, Kırım’da Grek kolonileri olarak görülen Kimmerikum, Kimmeris, Kimmerike gibi yerleşmeler ve yer adları bir zamanlar Kimmerlerin bu topraklara egemen olduklarını vurgulamaktadır. Kırım adının da Kimmer’den türediğini belirtmiştik. Kimmerleri ve Kırım’ı kapsayan Avrupa Hunları ile ilgili mitoslar tüm ayrıntılarıyla birlikte, Bizans tarihçisi Jordanes tarafından da nakledilmektedir. Bu konu üzerinde araştırmaları olan günümüz tarihçileri de bölgede yaşayan Urumey ve Urumlar gibi halkların bu kavimlerin devamı olarak hala bölgede varlıklarını sürdürdüklerini yazarlar.(Yonca Anzerlioğlu, Karamanlı Ortodoks Türkler) Bu halkların Orta Asya’da Çin’e yakın bölgelerde yaşayan Urumçinlerle akraba kavimler olarak gösteren araştırmacılar vardır. Urumçin, Urumeyler, Urumlar ve Rumlar, bunlardan Anadolu’da yaşayan Rumlar Türk soylu halklardır. Rumlar ve Kırım yarım adasında yaşayan Urumeyler ve Urumlar Türkçe konuşurlar, bölgenin asli halkıdır. Bu halklardan gerek Anadolu’da yaşayan Rumlar, gerekse Kırım’da yaşayan Urumeyler veya Urumlar olarak bilinen halklar Türkçe konuşurlar fakat dinleri Hıristiyan’dırlar. (Bakınız. Anadolu Halkları, Ercan Çokbankir, Urumeyler=Urumlar)

Bizi  Facede sosyal Medyada Takip edin.Pomaklar hakkinda her seyden an itibari ile  Haberiniz olsun