TRAKYA'DAN BALTIKLARA


M.Ö. 1200'ler süreci ister Balkanlarda ister tüm Ege ve Akdeniz dünyasında önemli çalkantıların ve Deniz kavimleri olarak bilinen toplulukların ortaya çıktığı, büyük göç dalgaları ve toplumsal olayların yaşandığı bir süreçtir.
     Bu süreçten Balkanlarda yoğun olarak etkilendiği gibi bu göç hareketinin oluşmasında Balkanlara yerleşen veya Balkanlar üzerinden geçen toplulukların da katkısının büyük olduğu görülmektedir. Bu aşama M.Ö. 1200'ler sürecinde Balkanlar üzerinden gelen Dorlar, Miken uygarlığını ortadan kaldırıp halkını göçe zorlamış. Dorların Yunan dil gurubuna dahil bir lehçeye sahip olmaları bu noktada önem taşımakta ve Yunan uygarlığının hazırlık aşamasını teşkil etmektedir. M.Ö. 1000 yılları civarında başlayan süreç genel olarak maddi ve manevi açıdan olduğu kadar politik açıdan da Bronz Çağının direkt olarak uzantısı olan ilk Demir Çağı olarak karşımıza çıkmaktadır.
        Bu dönem, çoğu zaman içinde yok olsa da daha sonraki süreçlerde de etkisi sürerek Trak halkının varlığıyla dikkat çekeçektir. Bu devirlerin en belirleyici özelliği demirin kullanılmaya başlamasıdır bu devrin değişimi içinde isimlerini, kimliklerini maddi ve manevi özelliklerini bildiğimiz Trak halkıyla karşılaşmaktayız.
Balkanların kültürel yapısı genelde Hint-Avrupa Dil ailesine dahil ve bir biriyle belirli bir ölçüde dil akrabalığı olan, kendi içinde de bazı lehçe farklılıkları olduğu fark edilen kültürün hakimiyetindedir. Balkanların doğusunda özellikle adlarını günümüzde de taşıyan Trak merkezli olarak batıda Vardar bölgesinden doğuda Karadeniz ve Marmara kıyılarına, kuzeyden güneye Ege Denizi kıyılarına kadar yayılan alanda bulunan Traklardır. Tuna Nehrinin kuzey kesimlerinde yaşayan Getler ve Dakyalılar ile yakınlarında yerleşmiş Moesialılar Balkanların orta kesiminde yaşayan Triballiler Trak kökenlidir. Ayrıca M.Ö. 800'lerde Orta Anadolu da bir devlet kurmuş olan Frigler de Balkanların orta kesiminden Anadolu'ya Geç Bronz Çağı sürecinde göç etmiş bir Trak topluluğudur.
  Bunlar dışında Kuzey batı Anadolu ya Balkanlardan göç etmiş olan Misyalılar,  Mariandinler, Bebrikler ve Bithynialilar da Trak kökenlidir. M.Ö. 5-4 yüzyılda bir devlet kurmuş olan DardanlIlar M.Ö. 5-3 yüz yıllar sürecinin önemli bir gücü olan Paeonialılar Geç Bronz Çağı sürecinde Dardanların bir kolu olarak Anadolu'ya göç etmiş ve günümüzdeki Çanakkale boğazına Dardanel adının verilmesine bu topluluk temel teşkil etmiştir. Burası savaş tanrısı Ares in soğuk kuzey rüzgarlarının tanrısı Boraeus un anavatanı İnsanları da en az soğuk kuzey rüzgarları katar, katı olan coğrafya antik dünyanın vahşi bölgesi Yunanlılarca bu tanrıya layık görülmüştür. Bu topraklar Akdeniz dünyasının en sert ikliminin yaşandığı yerdir. Burası Tanrı Dionysos'un geçmişte olduğu kadar bugünde dönümlerce bağ alanıyla kutsadığı ülkedir. Trak kabilelerinin savaş çığlıklarını ve zafer kutlamalarındaki kadeh tokuşturmalarını yerde denebilir. Herodotos derki Hintlilerden sonra en kalabalık olanlar Traklardır. Bir tek adam komutasında ya da tek idareyle hareket etseler hiç yenilmezler halkların en güçlüsü en kalabalığı olurlardı. Antik çağların en savaşçı toplumu olan Traklar gittikleri her yere en iyi bildikleri üç şeyi götürdüler at, şarap ve savaşı.....M.Ö. 1200′ler kent devletlerin çeşitli ittifaklar kurarak birbirleriyle savaştığı bir dönemdir.
   Bu savaşların en ünlüsü ise Akhalar ile Troialılar arasında geçen Troia Savaşı’dır. M.Ö. 1184′ te Troia’nın düşüşüyle birlikte binlerce Troialı ülkelerinden Dünyanın dört bir yanına uzanan bu büyük göç aralarında Roma’nın kuruluşunu anlatan Aeneas olmak üzere pek çok efsaneye esin kaynağı olur. İsveçlilerin bir çeşit “Ergenekon Destanı” da diyebileceğimiz mitolojik öyküye göre İskandinav kavimlerinin atası Troia’nın yıkılışından sonra Trakya’dan kuzeye doğru yüzyıllar süren bir yürüyüşe başlayan Tiras ve oğullarından başkası değildi. Homeros kaynaklarına göre Troia’nın düşüşünden sonra 30.000 Troialı kenti terk etti. Troia’nın son günlerini anlatan kaynaklara göre yenilgiden sonra burada kalmayıp göç etmelerinin en önemli nedeni Yunanlıların kenti acımasızca yağmalamasıydı.
Karadeniz’in kuzeyindeki uzak kolonilerde yaşayan halk oraya Troia Savaşından sonra yağmalanan şehirden kaçanların soyundan geliyor.” Büyük bir uygarlık kuran Traklar nereye gitti....! Tarihi veriler “kuzey-kuzeybatı” yönünü işaret ediyor. Doğudan gelen İskit ve Hun boylarının önüne kattığı Trak kabilelerinin büyük bir kısmı Baltık ve Danimarka sahillerine oradan da İskandinavya ve hatta İngiltere’ye uzandılar. İskandinavya’daki yeni vatanlarına birbirini izleyen kafileler halinde göç etti. Baltık kıyılarına vardıklarında Romalılar ile savaşan inatçı Germen kabileleri ile karşılaştılar. Bölgedeki Germen kabilelerin en inatçıları Gotlardı.
Aesirler büyük mücadeleler sonunda sadece Baltık kıyılarına değil İskandinav Yarımadasındaki yerel kabilelere de üstünlük sağladılar. Baltık bölgesine göç eden Aesirler daha sonraları Svearlar günümüzde ise İsveçliler birçok klan ve kabileye sahipti.
Bu kabilelerden en göze çarpanı Vanirlerdi. Vanirler sonraki yüzyıllarda Daner yani Danimarkalılar olarak bilinecekti. Bununla beraber Aesirler ile birlikte hareket eden kabilelerin en amansızı adları “vahşi savaşçılar” anlamına gelen “Herüller”di. Romalıların “Harii” ve “Aeruli” dedikleri Herüller klanı Aesirlerin yerel halkla mücadele ederek İskandinavya’ya yerleşmesini sağladı. Efsanelerin büyük çoğunluğu hakkındaki bilgiyi eski İskandinav mitlerini tercüme eden İzlandalı tarihçi Snorri Studuson’un ( M.S. 1179-1241 ) “Prose Edda”sı sağlıyor. Prose Edda İskandinavya’nın efsane ve mitolojik olaylarına ilişkin akılcı bir açıklama getiren ilk eser. Snorri Studuson Aesirlerin Küçük Asya’dan geldiklerini yazmış ve Troia’nın düşüşü ile İskandinav mitolojisindeki tanrılar ve insanlar arasında geçen büyük savaş olan Ragnarök’ü karşılaştırmıştı. Troia’nın hikâyesi antik çağlardan beri birçok kültür tarafından bilinmekteydi.
Sturluson’un yaptığı şey kuzey mitolojisindeki tanrılar ile Troia Savaşı’ nın kahramanlarını karşılaştırmaktı. Yüzyıllarca dört bir yanı fethetmiş, sömürgeleştirmiş, Yağmalamış, ticaretle uğraşmış hatta İskandinavya'nın doğusunda ve batısında yeni yerleşimler kurmuş, Baltıklardan doğuya yürümüş Rus nehirlerinden aşağı Bizans ( Balkanlar ) ve İslam dünyasının topraklarına inmişler Kiev de Rus adı altında Rus yanın nüvesini oluşturarak yeni bir siyasi oluşum kurmuşlardı. İskandinavları ifade etmek için doğuda farklı terimler kullanılıyordu,
Rusya'da ki nehirlerinde yolculuk edenlere Rus deniyordu. Rus sözcüğü apaçık ki İsveç'te Uppland eyaletinin doğu kısmıyla bağlantılıydı. Bugünkü tanımlamayla bunlar gözü pek, kahraman Viking halkıydı.