Reklam
  • Reklam
  • Reklam
Yeni yayına hazırladığım çalışmalardan bir bölüm. I:...
Reklam
Ercan Cokbankir

Ercan Cokbankir

Pomak Tarih

Yeni yayına hazırladığım çalışmalardan bir bölüm. I: BÖLÜM

20 Ekim 2014 - 23:30

Rus araştırmacı Sergey İvanoviç Altayların Pazırık bölgesinde M.Ö. 3. Yüzyılda yaşayan bölgede yaşamış uygarlıklardan kalan 40'a yakın kurganda, zengin sanat eserlerini gün ışığına çıkarmıştır. Bu buluntular halen Leningrad Ermitaj müzesinde teşhir edilmektedir.
Bu buluntular arasında "Pazırık Halısı" nın menşei üzerinde tartışmalar yıllardır yapılmaktadır. Beşinci Pazırık Kurganından çıkartılan dünyanın bu en eski halısı bulunuşundan itibaren yıllar geçmesine rağmen, şimdi de üzerinde en çok konuşulan bir arkeolojik eser olma vasfını taşımaktadır. Pazırık kazıları Orta Asya tarihi yanında Kimmer ve İskit tarihini aydınlattığı gibi günümüz Rusya Tarihinin binlerce yıl öncesini aydınlatması yanında Hun, Avar, Hazar ve oğuz soylu kavimlerin ataları olan İskit tarihini de aydınlatıyordu. (Pazırık Kurganı, MÖ 3. ve 6. yüzyıllara ait İskit sanatının özellikle halı ve küçük el sanatlarının örneklerinin bulunduğu Pazırık Kurganında ele geçirilen objeler ve eserler, Altay ın altın dağları bölgesinde UNESCO Dünya Mirası Bölgelerinden birisidir. "Golden Mountains of Altai". UNESCO. http://whc.unesco.org/en/list/768. Erişim tarihi: 2007-07-31.

Altaylarda MÖ 3. yüzyıl olarak tarihlenen bu kurganda; Arkeolog Sergei Ivanovich Rudenko'nun keşfettiği MÖ 5. yüzyıla ait eserler İskitlerin İran, Hindistan, ve Çin ile güçlü ticaret bağlantıları olduğunu sergilemektedir. Bulunan eserler arasında en değerlilerinden biri olan İskit Halısının boyu 200, eni 189 cm, kalınlığı 2 mm olan bu Pazırık Halısında, her 10 santimetrekarede 36.000 düğüm bulunmaktadır. Dünyanın en eski halısı olarak nitelendirilen Pazırık halısı, Ermitaj Müzesi'nde sergilenmektedir. http://www.hermitagemuseum.org/html_En/03/hm3_2_7e.html 3-metre-high four-wheel funeral chariot
Kazıların yapıldığı o yıllarda Türk kültürü ile ilgili bilgileri Rus araştırmacılar yazamıyorlardı. Çünkü yasaktı! Bu yıllarda Avrupa da isim yapmış ünlü yazarlar Tolsty, Turganyev, Victor Hugo bu akımın öncüleri olarak Türklerin ve Müslümanların Kırım, Kafkaslar ve Balkanlardan Anadolu’ya sürülmesi için kampanya açmışlardı. Çarlık Rusya’sında, sonra da Sovyetler Birliği’nde bu konudaki bilimsel araştırmaların yayınlanması yüzünden, bilim adamları hapse atılmışlar, hatta kurşuna dizilenler olmuştur. Bu konuda Rus Çarı I.Petro döneminde başlayan yasaklamalar daha sonraki dönemlerde yapılan yayınlar ile ortaya çıkarılmaktadır. Bu nedenle Orta Asya ve Rusya yerleşimleri üzerine ortaya çıkan bilgiler, daha sonraki yıllara ait yayınlarla mümkün olmuştur.
Rusya’da İskitlerin Türklerin atası olduğu fikri, üç yüz yıl önce, Rus tarihçi Andrey Lizlov tarafından dile getirilmişti. Onun dile getirdiği bu gerçek, Çar I. Petro’nun düşüncelerine uygun gelmedi. Lizlov gibi pek çok bilim adamı bu yüzden zarar ve baskı gördü. Günümüzde bu konu üzerinde araştırmaları olan Prof. Dr. Fahri Unan’ın makalelerinden büyük çapta yararlanmaktayız.Kıpçaklar - Prof. Dr. Fahri UNAN yunus. Hacettepe. edu. tr/~unan/
kipcaklar.html 4 May 2004 - Ve bilhassa İranlılar, Ruslar ve Fransızlar arasında. ...... ve Türklerin bir oldukları fikrini, üç yüz yıl önce, Rus târihçi Andrey Lizlov dile getirmişti.

Azak seferlerinden sonra Büyük Bozkırı işgal eden bölgenin Türk ülkelerini Rusya’nın sömürgesi yapan Türklerin can düşmanı Çar I. Petro, bu fikri beğenmemişti. Şimdi, onun için mühim olan şey, “Rusya’nın ve Ukrayna’nın yerli halkının, burada kâlubelâdan beri yaşayan İskit kökenli Türkler olduklarını gizlemekti. O, Türklerin, sözde, hiçbir zaman Vatanları ve kültürleri olmadığını söyledi. Böylece, Rus tarihinde Türk milletini, ‘vahşî göçebeler’ ve ‘Pis Tatarlar’ olarak” görüyordu.
Bu yıllardan itibaren Avrupa ve Rusya’da başlayan Türk ve Müslüman Düşmanlığı neticesinde bu ülkelerde –Ulus- tarihçiliği öne çıkarılmaya başlanacaktır.
İşte bu yıllarda I.Petro bu akımın etkisinde kalan ilim adamlarını Rusya’ya davet ederek; yazılı veya sözlü, İskitleri Slav olarak göstermeleri ve Türkleri ise, her yerde, vahşî göçebeler olarak tanıtmaları için, onlara muazzam paralar ödediği kayıtlarda geçer.
Bu düşünce de olan bilim adamları o zamanlardan beri, Türkler ve İskitlerle ilgili gerçeği dile getirmekten kaçındılar... Bu tezi o yıllardan bu güne var güçleriyle çalışarak belirli ulusçuların kafalarında pekiştirdiler ve yaydılar.
Gerçekler her zaman doğrudur. Bu tezi destekleyen bilim adamlarının düşüncelerine yine de kimse inanmadı; yalan o kadar saçma görünüyordu ki, Slavların burada ne işleri vardı? Bozkırlarda Slavlar hiç yaşamamışlardı; onların tarih sayfasına çıkışları M.S VI yüzyıldan sonra olduğunu birçok bilim adamı bu fikri doğruluyordu. Bu uydurma tarihçiliğin “Ulus” tarihçiliği çığırını açtığını biliyorlardı.
Bu ulus tarihçiler içinde Türk ve Müslüman düşmanlığının tutturamayanlar bu kez daha da ileri gittiler; yeni uydurma düşüncelerini ortaya attılar. Bu kez İskitleri İran’lı yaptılar, iskitliler Persçe konuşuyorlardı... Ne yazık ki, bu fantezilerini günümüzde de devam ettirerek bir İskit kavmi olan(Agrian, Agaryan, İslamiyeti kabul ettikten sonra da Aharyan, Ahriyan, Agren ve Arenlerin) Slavlığını devamlı işlemeye başladılar. O yıllarda aslında Slavlık olmadığı gibi bölgenin Balkanlar kısmında Traklar ve İskitliler yaşarken Rus Ulus tarihçileri bazı gerçekleri saptırmaya devam ediyordu. Çünkü İskit boyu olan Agaryanların Balkanlara indiği tarihten çok sonraları (M.S VI y.y) o topraklarda Slavlar hüküm sürecektir.
Dönemin birçok Rus bilim adamı yazılı anıtlarda, İskit kurganlarında bulunanlar ve Türkçe runik yazılarla yazılı kitabe ve buluntular, Rus ulus tarihçilerini, bu şartlanmış bilim adamlarını bu buluntular ikna edemiyordu. Rusların meşhur atasözünde olduğu gibi “herkes, görmek istediği şeyi görüyor” du.
Profesör Sergey İvanoviç Rudenko, ve onun gibi araştırmacı kimliğiyle tanınan Andrey Lizlov ve günümüzde ve 19.yüzyılda yaşamış Bulgar araştırmacılar yanında günümüzde bazı Bulgar tarihçileri tarafından çekinmeden Bulgarların Proto-Bulgar soylu olduğunu yazıyorlar. Sergey İvanoviç ve Andrey lizlov bu baskılara tınmayarak, bildikleri gerçekleri yazmaya devam ettiler.( KIPÇAKLAR Türklerin ve Büyük Bozkırın Eski Tarihi, Murad ACi Çev. Prof.Dr. Fahri UNAN)

Rudenko, İskitlerin Altay’da yaşadıklarını ve Avrupa’ya buralardan göçtüklerini ortaya koydu. Herodot’un yazdığı Historica adlı kitabında Skolt,Skith diye adlandırdığı İskitlilerden bahsediyordu. İranlılar ve Hintliler, onları “Sak” ismi altında tanıdı. İskitlerin bu isimleri, “korumak-muhafaza etmek” manasına gelen eski Türkçe “Sakl” sözünden geliyordu. Bazı kaynaklarda bu Sak ve Sakl kavimlerini Sakalar olarak adlandırıyorlardı.
İskitler antik çağ tarihçilerinden, Heredot, Strabon gibileri Skoltlar, Skith, daha sonraki yıllarda Sakalar veya Saklar olarak isimlendirdiler. Bölge tarihini aydınlatan kazılar neticesinde ve Rus araştırmacıların notlarında İskitlilerle beraber bölgede yaşamış, fakat onlarda önceki tarihlerde M.Ö 2000 yıllarında bölgeden göçen Kimmerler vardır. Bu Kimmerler bazı araştırmacılara göre İskitlerle aynı kavim olarak gösterenler olduğu gibi, akraba kavim olarak gösterenlerde vardır. Antik çağ tarihçilerinden Herodot bu iki kavmi akraba kavim olarak tanımlar. Geçmişte yayınladığım “Balkan Türklerinin Kökleri” adlı çalışmamda Kimmerleri bende İskitlilerle akraba kavim olarak göstermiştim. Herodot tarihine ve antik çağ tarihçilerinin kaynaklarına dayanarak.
M.Ö 2000 yıllarından itibaren Karadeniz üzerinden Orta Avrupa, Rusya ve Ukrayna steplerine göç eden ve Kafkaslardan güneye inerek Anadolu’ya yerleşen yine Kimmerlerdir. Hititlerin çağdaşı olarak Anadolu ve Balkanlarda yaşamışlardır. Kimmerlerin bu adı geçen bölgelere yerleşmesinden bir müddet sonra İskitler de aynı bölgelere göçecek ve aynı göç yollarını takip ederek bu bölgelere yerleşeceklerdir. Bu göçler M.Ö 1200 den 800’lü yıllara kadar daha kalabalık göçlerle devam edecektir. Bazı araştırmacılara göre, Orta Avrupa, Balkan ve Anadolu’ya yerleştikleri gibi Mezopotamya ve Mısır’a kadar göçtüklerini yazan tarihçilerde vardır. İskitler çok büyük bir coğrafyada hüküm sürmüşlerdir.
Yine Prof. Dr Taner Tarhan’da bu düşünceleri doğrular. Kimmerler, M.Ö XIV ve M.Ö X.'üncü yüzyıllardan M.Ö VIII. yüzyılın ilk yarısına kadar İdil Nehri’inden Karadeniz’in kuzeyine doğru uzanan geniş bir alanda Kimmerya’da yaşamış savaşçı bir ulustur. Korkusuz ve cesur savaşçılar olarak ün salmışlardır. Savaşçı ve göçebe bir halk olarak bilinirler. Kimmerlerden ilk söz eden Homeros Kimmerlerin ıssız dünyanın sisli ve karanlık ülkesinde yaşadıklarını yazar. Destanlarında Kimmerlerden bahseder.
Herodot, Kimmerlerin Kuzey Pontus, yani Karadeniz’in kuzeyinden geldiğini yazar. Kimmerya, M.Ö VIII. yüzyılın ortalarında İskitler'in (Sakalar) eline geçince, yerlerinden olan Kimmerler büyük kafileler halinde güneye inerek Kafkaslardaki Demir Kapı ve Derbent geçitlerini aşarak Doğu Anadolu’ya girerler. Urartu devleti ile komşu olarak bölgenin güneyinde yaşayan Asur ve Akadlarla ilişkileri o yıllarda başlamıştır. Anadolu tarihinde Batı, Karadeniz ve Orta Anadolu’yu ele geçirerek birçok yöredeki dağ ve yerleşim isimleri Kimmerlerden günümüze kadar kalmıştır.
M. Ö. VIII. yüzyılın sonunda Kuzey Karadeniz sahilindeki yurtlarından sürülüp, Anadolu'ya giren bu göçebe Kimmerler, İskitlerin baskısıyla bölgeye yerleşirler. M.Ö. VIII. ve VII. yüzyıllarda Orta Asya’dan güney Rusya’ya göç ederek M.Ö. VI. yüzyılda Tuna-Volga ırmakları arasındaki geniş bölgede devlet kuran bir göçebe kavimdir. Bu kavme Persler, Saka ve Yunanlılar, İskit adını vermişlerdir. Bölgenin Kırım yöresinde yaşayan Kimmerler ise M. Ö. IV ve III. yüzyıllara kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bölgeye Kırım isminin bu dönemde verildiği bazı tarihçilerce iddia edilir. Asurluların Gimirai dediği ve Tevrat’da da Gimiraya, Antik Grek kaynaklarında Kymmerio olarak geçen Kimmerlerin kökenleri hakkında çok detaylı bilgi olmamakla birlikte, Hint-Avrupa kökenli bir kavim olduğu ve İrani bir dil ya da Trakça konuştuğuna Prof.Dr Taner Tarhan değinir.
İşte burada dikkatle konuyu irdelememiz gerekir. Bazı araştırmacılar Trakların atalarının bu Kimmer kavmine dayandığını iddia ederler. Balkanlar ve Anadolu’da Frigler olarak karşımıza çıkacak olan Traklar akrabaları olan Kimmerlerle Anadolu’da buluşurlar. Bu iki kavim Kimmer ve İskit kavimleri var oldukları tarihlerde aynı bölgelerde yaşamış bazı tarihçilerce de ifade edildiği gibi akraba kavimlerdir. Yukarda da değindiğimiz gibi Herodot’ta Historica eserinde bunu açıkça belirtir.
Prof.Dr.Taner Tarhan, Kimmerler ve İskitler hakkında yazdığı bir makalesine şöyle bir girişle başlıyor. Kimmerler ve İskitler Eskiçağ'daki "Türk Kültür Tarihi"nin, daha genel bir deyişle de "Millî Tarihimiz"in ilk temsilcileridir. Büyük tarihçi Prokopius, Kimmerleri doğrudan Bulgarlar’ın atası olarak gösterir. Iran-Hazar efsanelerinde de Bulgarların atası olarak “Kimarî”den (Kimmer) bahseder. “Mücmel el-tavarih” adlı eserde Yafes’in yedinci oğlu (J. G. Macqueen, Hititler ve Hitit çağında Anadolu,çev. Esra Davutoğlu), Ankara, 2001,s. 173-6)“ Kemari”nin (Kimmer) Bulgarların babası olduğu yazılıdır. Macar mitolojisinde, “Vaktiyle Kimmer kralının Kutrigur ve Utrigur adlı iki oğlu varmış” şeklinde Kimmerlerin Kutrigur ve Utrigurların (Bulgarların) ataları olduğu ifade edilmektedir. Bulgar devletinin kurucu sülalesi Dulo=Dolo Avar Hakanı İrnek’tir. İrnek büyük Hun İmparatoru Atila’nın oğludur. Yine Tarhan Bulgarların atalarını sırasıyla “Nuh-Yafes-Kimmer-Togarma” şeklinde göstermişlerdir. Kimmer’ in oğlu Togarma ise bütün Türklerin atası sayıldığını ifade etmektedir. Akadca İşquzai adında da -quz-,-quzai- o dönemki "Oğuz” adının arkaik söyleyişinin, çivi yazısındaki şekli olduğu şüphesizdir. Tarihi bir gerçek olarak da şunu vurgulamak istiyoruz: "İskit”/"Saka” adları "Türk” adı ile eşdeğerdedir. İskitler, Eskiçağ’da "politik güç” olarak tarih sahnesinden çekildikleri halde, Orta Çağ’da, mesela Bizans kaynakları, İslamiyet’i henüz kabul etmemiş olan Türk toplumlarından, Türk boylarından "İskit” adıyla söz etmektedirler. İslamiyet’i kabul edenler ise kendi adlarıyla anılırlar. Bu ayrım bizce, çok anlamlıdır. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Daha sonra da, meselâ 17. ve 18. yüzyılın ünlü Boğdan voyvodası Dimitri Kantemiroğlu’nun kaleme aldığı Osmanlı Tarihi’nde Kırım Tatarları ile İskitler’in aynılığı hakkındaki yaklaşımları dikkat çekicidir. ya da Baron de Todt’un Kırım Han’ın ölümü hakkında naklettikleri çok önemlidir.
Kimmerlerin Karadeniz Bölgesindeki varlığını gösteren arkeolojik buluntular da mevcuttur. Ünye'de bulunan gümüş bir kap arkeolog Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal (Akurgal 1969: 224vd. P1. 67) tarafından M. Ö. VI. yüzyılın sonuna tarihlendirilmekte ve Kimmer sanatının son eserlerinden biri olarak nitelendirilmektedir. Anadolu da bazı yer adları Kimmerlerden kalmıştır. Tarih sahnesinden çekildikleri halde yüzyıllarca devam etmiş ve kullanılmıştır. Trabzon’daki Kimmerius Dağı (Ağarmış Dağı) Batı Anadoludaki Bosphornos Kimmerius (Kimmer Boğazı) Kimmeris ,Kimmerikum, Kimmerike vs. ) gibi. Halen kullanılan Kırım adının da Kimmer adından türediği bir gerçektir. Bunun yanı sıra kaynaklarda Kapadokya bölgesinin Gomer veya Gamir adı ile anılması Kimmerler’in bu bölgede ne ölçüde etkili olduklarının yansıdığını. Prof.Dr. Taner Tarhan ifade eder. Yine burada adı geçen Bosphornos ismi Herodot tarihinde bir İskit boyu olarak geçer. İstanbul boğazının doğusunda yaşayan bir İskit boyunun adıdır. M.Ö. IX. yüzyılda İskitler'in baskısıyla yerlerinden oynayan bir Kimmer kolu, daha sonraki yıllarda Güney Karadeniz kıyılarına yerleşmişlerdir. Prof. Dr. Taner Tarhan, Kimmerler ve İskitler hakkında yazdığı bir makalesine şöyle bir girişle başlıyor. "Kimmerler ve İskitler” Eskiçağ'daki "Türk Kültür Tarihi"nin, daha genel bir deyişle de "Millî Tarihimiz"in ilk temsilcileridir. Kimmerler Proto-Türkler olarak tanımladığımız Ural - Altay kökenli bozkır göçebelerinin Batı kolunu oluştururlar. M.Ö. II. Bin yılın başlarından M.Ö. VIII. yüzyıla kadar -merkez Kırım olmak üzere- Karadeniz'in Kuzey'inde, Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışlardır. (Tarhan - "Eskiçağ'da Kimmerler Problemi", s. 355.)

Bizi  Facede sosyal Medyada Takip edin.Pomaklar hakkinda her seyden an itibari ile  Haberiniz olsun

Bu yazı 2856 defa okunmuştur .