Reklam
  • Reklam
  • Reklam
1912 GÖÇLERİNİN 100.YILI
Reklam
Ercan Cokbankir

Ercan Cokbankir

Pomak Tarih

1912 GÖÇLERİNİN 100.YILI

20 Ekim 2014 - 23:27

Osmanlı Devleti, Rus Çarı I. Nicola’nın deyimiyle “Hasta Adam” olarak ölmekte olması sebebiyle mirası bölüşülecek bir devlet haline gelmiştir.  Osmanlı, Avrupa için “Han-ı yağma”sı görünümündedir. Dolayısıyla, emperyalist devletlere göre Osmanlı, dünyada yaşanan sömürgecilik yarışı sonucunda, bütün yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları ve Boğazların stratejik açıdan taşıdığı önem yüzünden Anadolu bölüşülmeli ve ele geçirilmelidir. Bu bölüşüm projesinin adı “Şark Meselesi”dir. Buna göre Türkler önce Avrupa’dan sonra da Anadolu’dan atılmalıdır.

   1683 Viyana bozgunuyla başlayan bu süreç içinde Avrupalılar Türk çirkin, barbar görünümünü edebiyat ve sanat alanında ‘kötü Türk, barbar Türk’ imajı devamlı işlenmiştir. Balkan Türklerini  “19. yüzyılla birlikte, sorun Türk’ü Avrupa topraklarından nasıl atmaktı. Ekonomik açıdan Osmanlıyı köşeye sıkıştırmak isteyen Avrupa devletleri yanında Rusya ise farklı bir düşünceyle Osmanlıyı sıkıştıracaktı. 18. yüzyılın sonuna doğru başlattığı ideolojik bir düşünceyle” Balkanlardan ve Kafkaslardan Türkleri göç ettireceklerdir.

    Bu yıllarda başlayan olaylar neticesinde Balkanlardan binlerce Türk sürgüne uğramıştır. Bu olaylardan Justin McCarthy, ‘Ölüm ve sürgün’ kitabının s.159 şöyle bahseder. “Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa’daki bölümlerinden alınmış olanlarda, Arnavutluk dışta bırakılarak, yaşamakta olan 2.315.293 Müslüman’ın 1.445.179’u %62 si eksilmişti. Bu sayı içinde, 313.922 kişi Balkan Savaşları esnasında ve sonrasında 1912-1920 yıllarında Türkiye’ye göç etti. 398.849’u, çoğunluğu Yunan –Türk nüfus değişiminin bir parçası olarak 1921’den 1926’ya uzanan dönemde Anadolu’ya geldi. Osmanlı Avrupa’sında Müslümanlardan sığınmacı olup göçe çıkanların yalnız 812.771’i sağ olarak kalabilmişti. Geri kalan 632.408’i çeteciler tarafından veya yollarda öldürülmüşlerdi. Zapt edilmiş Osmanlı Avrupa’sındaki Müslüman nüfusundan %27 si can vermişti”. Bunlar Osmanlı Devlet ve yabancı konsoloslukların arşivlere girmiş resmi rakamlardır.  Bulgarlar emellerine kavuşmuş, yaklaşık 650.000 Türk yaşadığı topraklar için canından olmuştu. 850.000 Türk Anadolu’ya göç etmişti. Bulgaristan’da toplam nüfus o yıllarda yaklaşık %50 civarında Türk %50 Bulgar’dı. Ama toprakların %70’i Türklerin elinde bulunuyordu 

     Balkanlarda bu olaylar yaşanırken Doğuda Ermenileri kışkırtan Ruslar destekledikleri Ermenilere Devlet kurdururlar. Bu olayı da Yunanlı yazar Georgios Nakracas kaleminden aynen yazalım.  Bu konuda araştırma yapan tarihçilerimiz bu yazıyı mutlaka okumuştur ama ben Türk toplumuyla bir daha paylaşmak istedim.” Trabzonlular, bir yıl önce Erzurum’un güneyindeki Van kentinde cereyan eden ve kentin Türk ve Ermeni nüfusunun tümüyle yok edildiği inanılmaz olayları mutlaka göz önünde bulundurmuş olacaklardır. Birinci Dünya Savaşında Kafkasya’da Türk ve Rus orduları arasında çarpışmalar devam ederken, cephe hattının gerisinde ve Türk topraklarında bulunan Van Gölü çevresinde Şubat 1915’te bir Ermeni ayaklanması oldu. Ermeni isyancılar, küçük muhafız birliğini kenti terk etmek zorunda bıraktıktan sonra, 17 Mayıs 1915’te Van Ermeni Cumhuriyetini ilan etti ve Türk kesimini ateşe verip üç gün içinde sivil ve asker toplam olarak 30.000’e yakın Türkü katlettiler. 22 Temmuz 1915 tarihinde kenti yeniden ele geçiren Türk ordusu da, intikam amacıyla 20-25.000 Ermeni’yi öldürdü.”  Başka bir Yunanlı yazar, Balabanis’in kitabında Türklerin verdiği zayiatı rakam olarak vermezken Ermenilerin zayiatını çok daha fazla ayrıntılı ve rakamları abartılı verir. Yukarıda da değindiğim gibi Ermeni konusunda araştırmalar yapan değerli bilim adamlarımız var. Onların önünde, Ankara’da o tarihte bulunan tüm elçiliklerin olayları anlatan günlük raporları ve dünya tarihçilerinin olaylarla ilgili yazdığı tarihi yazılar arşivlerindedir. Bu anlatılanlar Ermeni Tehcir olayından önce yaşanmıştır. Türkün damarına basılmadan Türkün canına, namusuna kast edilmeden Türkler düşmanlarına bile hiçbir şey yapmaz.

   Bana yapılanlar daha feci ve dramatikti, sana yapılan daha hafifti, mantığı toplumları hiçbir yere götürmez. Savaş esnasında yaşanan olayları dileğimiz hiçbir toplumun yaşamamasıdır. Ermeniler her şeyi at gözlüğüyle görmeye, Avrupa devletleri ve Amerika tarafından şımartıldığı için alışmışlardır.  Balkan Savaşları esnasında Anadolu’ya göçen yüz binlerce göçmeni Ermeniler kendilerinin yaşadığı merkezlere istemiyordu. Ermenice yayınlanan Araçamard adlı gazete de bakın neler yazıyorlardı. “Terk-i vatan! Fikdan-i fikr-i vatan, düşmandan haf ü hıras. Hayır, Hicret etmeyin, terk-i vatan etmeyin. Vatanı terk anı tahliye bu devlete karşı bir cürümdür.”  Amaçları bulundukları yerlerdeki demografik yapıyı bozdurmamaktır. Sivas kazasının Gürün yakınlarındaki Osmandede çiftliğinde Ermenilere ait 1000 dönüm araziye 70 hane kadar Rumeli göçmenini sokmamak için Ermeni Patrikhanesinden –sadarete- bir yazı gönderilerek göçmenler istenmez. Bu verdiğim örnek münferit bir örnektir. Ama örnekler çoğaltılabilir. Bunun yanında Kurtuluş Savaşının başlamasıyla Anadolu’nun pek çok yerleşiminde sığınacaklardır. Başka sığınacak toprağı kalmayan Balkan göçmenleri örneğin Konya’da olduğu gibi “Deli Baş İsyanında” Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal’in askerlerinin yanında yer alan Balkanlılar “Deccal’in Adamları” olarak nitelenerek istenmeyecektir. Peki, Balkanlardan ve Kafkaslardan sürülen bu Türkler nereye gidecekti. Olaya bir de bu açıdan bakılmalıdır. Balkanlarda ve Kafkaslarda istenmiyor kovuluyorsun. Anadolu’ya gelmek zorundasın, Anadolu da ise okuduğunuz gibi burada da istenmeyeceksin.

   Burada yeri gelmişken Ömer Seyfettin’in anılarından bir bölümü aktararak Balkanlarda yaşayan Türklerin ve Pomakların Balkan Savaşlarında verdikleri desteği anlatmak isterim. Bu destek sadece Balkan Savaşlarında değil Anadolu’nun kurtuluşunda tüm savaşlarda verilmiştir.  “ASKERLER ACEMİ, SİLAH DOLDURMASINI BİLMİYOR 5 Teşrinievvel (18 Ekim 1912): Yemek, içmek meselesi güçleşti. Dün yemek ve çorba tuzsuzdu. Zabitler candan ve gönülden çalışmıyorlar. Yahut ben öyle görüyorum. Bunun en büyük sebebi amirlerin iktidarsızlıkları… Amirler, hatta karargâh için verdikleri emri bile icra olunmadan değiştiriyorlar (….) Sabah, güneş daha doğmadı. “Çadır yık” borusu vuruldu. İleriye gideceğiz. Galiba Bulgarlar taarruz ettiler (….) Askerin hepsi acemi. Hatta silah doldurmasını bilmiyorlar. İhtiyatların çoğu da Pomak. Bir kelime Türkçe bilmiyorlar. Onbaşıların, çavuşların içinde bir vücut, parlak ve açık bir göz göremiyorum.”

    Bu göçler esnasındaki olayları, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da şöyle anlatır: “Bulgar komite ve askerlerinin köylerde toplu katliamlara başlaması üzerine, bu katliamlardan haberdar olan köylerin ahalisi de önce Selanik ve Edirne’de olduğu gibi kendilerine yakın şehirlere göçe başlamışlardır. Şehirlerde toplanan bu tip göçmenlerin tekrar yurtlarına dönmeleri emredilmişse de, bu durum daha karışık olaylara yol açmıştır. Nitekim Kavala’da toplanmış olan bu tip göçmenlerden 20.000’i Kavala’dan çıktıkları bir sırada, Bulgar çetelerinin hücumuna uğramış, içlerinden 7.000 kişi telef olmuştur.” (Bu haber İkdam Gazetesince Frankfurter Çaptung gazetesinden iktibas edilmiştir.)

  İngiltere hükümetinin Filibe konsolosu olup, Londra’daki Balkan Komitesi tarafından ihtiyacı olanlara malzeme dağıtmak için Makedonya’nın doğusunda beş hafta seyahat etmiş olan Mösyö Vilk Jönk. “Balkan Müttefiklerinin Mezalimi” başlıklı raporunda, Bulgar komitacılarının (çetelerin) gasp ettikleri para ve emvalin “50. milyon kronu geçtiğini ve 40.000 den fazla kişinin öldürüldüğü bildirilmiştir.” diye rapor verir. Başka bir olayda da, İngiliz konsoloslarının raporları bu sığınmacılardan bazısının başına gelenleri de şöyle anlatmaktadır. “Tahmin edildiğine göre 60000 dolaylarında sığınmacının toplandığı Harmanlı’da Rus askerleri korkudan dehşete düşmüş insan yığını üzerine tekrar-tekrar at üstünde saldırdılar ve korkunç ölçüde kıyım yaptılar. Herkes ölesiye korkuya kapıldı. Pek çok insan, özellikle çocuklar, ırmak geçilirken kaybolup gittiler.” (F.Ö. 424-79, Gizli yazı no. 3910, s.306, no 352, yazı eki no.1 Walpole’un Wolff’a raporu. Şimşir I.s.117)

    Balkan ve Kafkas Türklerinin, Pomakların ve Boşnakların yurtlarından sürülmesinde yaşanan bu tip olayları yabancı kaynaklardan örnekleri çoğaltarak vermek mümkündür. Fakat bizde nedense bazı yazarlarımız Ermeni olaylarına karşı çok duyarlı davranırlarken, kendi vatandaşlarının çektiği bu zulümlere karşı gözlerini kapatmış ve kulaklarını tıkamışlardır. Ermeni olayları insanlık dışı olaylar olarak tanımlanırken Balkanlarda yaşanan bu mezalim görmemezlikten gelinmektedir.  

    Biz yine de kim olursa olsun yaşadıkları topraklardan sürülmek zorunda bırakılan insanlarımızın yıllar sonra da olsa acılarını paylaşalım.

 Ercan Çokbankir

Bizi  Facede sosyal Medyada Takip edin.Pomaklar hakkinda her seyden an itibari ile  Haberiniz olsun

Bu yazı 2072 defa okunmuştur .